Blog Arşivleri

Tuna’nın İncisi: Budapeşte

Merhaba arkadaşlar uzun süredir yazmak istediğim fakat yeni yazma fırsatı bulduğum Sait arkadaşımla otostop yolculuğumuzun 7 gün 4 ülke süren 50 euro harcadığımız güzel anıların olduğu Budapeşte gezimiz ile yazılarıma başlıyorum.

Eğlenceli olduğu kadar yorgunluktan halsiz kaldığımız 7 günlük bir seyahatti, planımıza sıcaklıktan ötürü sadık kalamasakta Prag’a kadar gidebilmiştik.

Seyahatimiz gönüllü olduğumuz Romanyanın ufacık şehri olan Râmnicu Vâlcea’dan başlamıştı. Başlangıç için gideceğimiz ilk şehir Romanyanın Macaristan sınırına yakın olan Arad şehiriydi.

31 temmuz günü yola çıkarak hem arad’ta 1 gece dinlenecek ertesi gün ki uzun Budapeşte yolculuğumuz daha kolay olacaktı.

31.07.2013

Geceden hazırladık çantalarımızı ne var ne yok lazım olabilecek en ufak eşyaya kadar koyduk çantalarımıza çünkü uzun bir yolculuğa çıkıyorduk ama nereden bilebilirdik planlar altüst olup sıcak’ın bu kadar etkili olabileceğini.

Sabah 7:30 gibi kalkarak son hazırlıklardan sonra otostop çekmek için şehirin dışına doğru yol aldık..

Amacımız direk bir Türk tırıyla birlikte Arad’a kadar gidebilmekti ama o saatte çok fazla Türk tırı geçmeyince bir Rumen arabası ile Sibiu’ya kadar gelebildik. Arabadan indik ama bir allahın kulu bizi almıyor otobana çıktık kimse durmuyor tabi otobanda,(Sait ile Doğancan Kim Ki) uzun bir aradan sonra bir Türk tırı durdu sağolsun götürebileceğini söylemişti ki, biz de sıkılmaya başlamıştık beklemekten.

Tıra bindikten sonra fiks muhabbetlerimiz ne yapıyorsunuz, ne ediyorsunuz burada gibi sorularla uzun bir sohbet başlamıştı, kısa bir süre sonra mola vermek isteyen şoförümüz karnımızı doyurabileceğimiz yol kenarında bir lokantaya götürdü bizi. Amcamız sağolsun işkembe çorbası, çay ve baklava ikram etti bize iyi de gelmişti. 🙂 (İşkembe Çay Baklava ilginç gelebilir sorabilirsiniz ne işi var Romanyada. Bulgaristan ve Romanyada bir çok Türk garajı var yol kenarlarında tırlar için, burada Türkiyede ne çeşit yemek varsa hepsinden bulabiliyorsunuz. )

Yemeğimizi yedik, çay içip sohbet ettikten sonra yola çıktık saat 17:30 gibiydi Arad’a gelmiştik. Aradta gönüllü arkadaşlarımızın konakladığı yurda giderek eşyalarımızı bıraktık. Akşamına şansımızadır ki Perudan gönüllü olarak Romanyaya gelen arkadaşın kültür gecesi vardı kendi kültürünü tanıttığı bir akşamdı ona katılalım dedik. Ona katıldıktan sonra yurda geçerek son plan ve sohbetlerimizi yaptıktan sonra uyuduk.

01.08. 2013

Arad Nâdlac Sınır Kapısı: Sabah erkenden kalkmıştık Aradın çıkışına giderek, sınır kasabası olan Nâdlac’a otostop çekmemiz oradan da sınır kapısına yürümemiz gerekecekti. 45 dakika 1 saat civarı sabah sıcağında otostop çektikten sonra bir araç bizi alarak Nâdlac’a bıraktı, o sırada ben araçta güzel bir uyumuştum. 🙂

Araçtan inip 3 KM yürüdükten sonra sınır kapısına gelmiştik ama tedirgindik, vizemizi polonyada almıştık sıkıntı oluşturabilirlerdi.

Sınır kontrol noktasında yayan olduğumuz için nereden geçeceğimizi bilmiyorduk ki gözümüze Türkçe dorse yazıları ilişti, Tır otoparkında Türk birisini bulduk sorduk sağolsun anlattı hemen durumu tam o sırada Rumen polisi gelerek pasaportlarımızı kontrol etti ve araç noktasından geçebilirsiniz dedikten sonra iyi günler diledik ve başladık sınır kapısında yürümeye gidiyoruz ama ne bir polis ne bir kontrol noktası var. Baktık ki ileride az da olsa bir araç kuyruğu var.

Araçların yanından geçtikten sonra, araçları kontrol eden adama pasaportlara uzattık fakat beklemimizi söylemişti 1 dakika sonra bir bayan geldi, adama niyedir ki Türk mü bunlarda dedi anlayamamıştık sanırım bizim gibi deli çoktu. Geçtikten sonra bir mutluluk bir rahatlık farklı bir duyguydu oturduk biraz dinledik keyfini çıkarttık.

Blog yazısı fotoğraf 1 SINIR Romanya-Macaristan Sınır Kapısından

Tekrardan yola koyulmuştuk sınırdan kapısından ayrıldıktan sonra sınır kapısının hemen ilerisinde ki benzinliğin oradan otostop çekmeye başladık kimse durmuyordu Türk tırıda geçmiyordu. Kısa bir süre sonra Macar plakalı bir tır durdu budapeşteye gideceğimizi söyledikten sonra atlayın diyince bindik hemen eğlenceli güler yüzlü birisiydi ama kendi dilinde konuşunca sıkıntı oluyordu, espiriyi kendi yapıp kendi gülebiliyordu. Tırın içine normalde 3 kişi binmesi yasaktır, Sait yatakta oturuyordu polis, eds vs. farkedince adam gülerek otur otur işareti yapıp kendi kendine eğleniyordu. 🙂

Akşamüstü gibi budapeşteye gelmiştik, tırıyla geldiğimiz adam bizi şehirin bir yerine bırakmıştı ama neresiydi hiçbir bilgimiz yoktu. Telefonumuz da sıkıntı olmuştu evinde kalacağımız gönüllü arkadaşları arayamıyorduk. Ne yapalım, ne edelim derken yürüyelim azcık dedik. Bulunduğumuz yer şehirin dışındaydı fabrikalar, depolar vs vardı sürekli büyük araçlar geçiyordu.. Yürümeye karar verdik ve yürüdükten kısa bir süre sonra market, evler vs görünce bir markete daldık soralım dedik gideceğimiz bölgeyi, yeri.

70-80 yaşlarında 2 çiftten erkek olan o tatlı amcamız harika İngilizcesi ile bize yardımcı olmuştu, giderken de Türkçe görüşürüz diyince tatlı bir gülümseme oldu suratlarımız da Saitle.

 Otobüs ile metroya oradan da Budapeşte’nin peşte tarafında olan blaha Lujza Ter Metrosunda inerek arkadaşlarımızı beklemeye koyulduk ama karnımız acıkmıştı. Arkadaşlarımız gelene kadar karnımızı doyuralım dedik bir yer ararken her yerde olan

 

BudapeşteMacaristan‘ın başkentidir. Aslında Tuna nehrinin iki yakasındaki Budin ve Peşte‘nin 17 Kasım 1873 yılında birleşmesiyle oluşmuş şehirdir.

Macaristan‘ın politik, kültürel, ticari, endüstri ve ihracat merkezidir. Berlin’den sonra Orta Avrupa’nın en büyük ikinci şehri olup, Macaristan nüfusunun beşte biri, 2003 yılı sayımına göre 1.719.343 kişi, Budapeşte’de yaşamlarını sürdürmektedir.

Budapeşte coğrafi konumu, tarihî eserleri ve diğer çekicilikleri ile Avrupa’nın en güzel şehirlerinden biridir. Şehir Tuna’nın batı (sağ) yakasında Buda (Budin) ve doğu (sol) yakasında Peşte şeklinde iki bölüme ayrılmıştır. Tuna’nın batı kıyısında Buda kalesinin çevresindeki görece engebeli bölgede tarihî semtler uzanır. Şehrin iş hayatının merkezi ve kalabalık semtleri ise Tuna’nın doğusundaki ovaya açılan düzlüktedir.

 

 Türk dönercisi bulduk, avrupada genelde 2. Eviniz gibi oluyor bu dönerciler. 🙂 Vakit kaybetmeden girdik döner ve ayran siparişi verdik bir güzel karnımızı doyurduk 950 macar forinti gibi bir ücret ödedik toplamda.

 Evinde kalacağımız arkadaşlar telefon açtıktan sonra dönerciden çıkarak onlarla buluştuk, o yorgunlukla çok yürüyeceğimizi düşünürken 3 dakika bile sürmemişti gideceğimiz yer, eve girdik kalacağımız odayı gösterdiler, evi de  gösterdikten sonra işlerinin olduğu siz dinlenin dedikten sonra duş, istirahat vs derken akşam oldu.

 

blog yazısı fotograf ev

  Kaldığımız Evden

Biraz dinlendikten sonra bizi ağırlayan kız arkadaşlarımızın yanına gittik. Bir kafede oturuyorlardı bira içtip sohbet ettikten sonra  Ceren ve Eliza’nın yanından ayrıldık biraz şehiri turlamamız gerekiyordu artık.. Arkadaşlarımızı tanıtmak gerekirse Türk aşığı Polonyadan Eliza ve soyadı benimle aynı olan hâlâ konuştuğum canım arkadaşım Ceren. 🙂 (Blogumda yarışmaya katılan 2 gencin hikayesi tadında oldu.) 🙂

Bu arkadaşlar budapeştede bir Sivil Toplum Kuruluşunda gönüllü olarak madde bağımlısı arkadaşlar ile çalışıyorlar, maddi bağımlılığını azaltmış yaşamını düzene sokmuş ama hâlâ arada kullanan gençler ile de aynı evde kalıyorlar.

Macarcada Türkçeden gelen çok sayıda kelime yer almaktadır. Bunlardan bazıları anya (ana-anne), atya (ata-baba), szakáll (sakal), papucs (terlik), alma (elma), bajusz (bıyık), zseb (cep), kicsi (küçük), tepsi (tepsi), kurultaj (kurultay) gibi kelimelerdir.

 

Artık turumuz başlaaaaaasın!

Günün sıcaklığından ve çantalardan kurtulmuşuz, duşumuzu almışız rahat rahat geziyoruz.  Avrupanın genelinde olduğu gibi harika bir mimarinin olduğunu söyleyebiliriz gerçekten büyüleci..

Budapeste Blog fotograf 3

 

Tuna Nehri ve Gallert Tepesi

Hava kararmak üzereydi bu saatte en güzel yerin Gellert Tepesinden olacağını söylediler, Tepeye geçebilmek için Elizabeth köprüsünden geçiyorsunuz. Bu köprü

Macarca  Erzsebet Hid diye yazılıyor. 1897-1903 yılları arasında yapılmış. Tamamlandığında, dünyanın en uzun asma köprüsü imiş. Adını imparator Franz Joseph’in eşi Macaristan’ın Kraliçesi Elizabeth’den almış II. Dünya savaşında, diğer köprüler gibi yıkılmış ve 1964 yılında yeniden inşa edilmiş.

Köprüden devam ederek gellert tepesine çıktık baya yüksek olan bu tepe budapeşteyi tamamen görebileceğiniz ve özellikle akşamüstü harika manzaranın olduğu bir yer, kesinlikle budapeşteye gittiğinizde uğramanız gereken yerlerden birtanesi.  Tepe adını bir rivayete göre Hıristiyanlığı kabul etmek istemeyen paganların Piskopos Gellért’i bir varil içerisinde tepeden yuvarlayıp öldürmesinden ötürü almış.

blog yazısı budapeste 4

Elizabeth Köprüsü ve Gallert Tepesinden Budapeşte Manzarası

Gallert tepesinden indikten sonra sol taraftan Margaret adasına doğru tuna nehri boyunca inanılmaz bir yürüyüş yolu var.. Tramvay, bisiklet yolu, yürüyüş yolu ve bir alt tarafta da araç yolu mevcut.. Hayranlığımızı ve Budapeşte de yaşama hayallerimizi esirgeyemediğimiz bir yürüştü keyifli ve heyecanlı..

 

blog yazısı fotograf 5

Tuna Nehri Buda Tarafı Yürüyüş Yolları

Yolu tamamladıktan sonra Margaret köprüsünden eve doğru devam ettik. Eve geldiğimizde kimse yoktu. Kısa bir süre arkadaşlarımız da geldiler, geldiklerinde içmişlerdi Eliza ve Letonyalı diğer gönüllü arkadaş hadiyin içmeye gidelim tekrar diyince yorgunluğumuzu unutup Margaret adasına gittik yoldan içkilerimizi de alarak adada bulunan bir iskelede uzanarak biralarımızı yudumlayıp kafa dinleyip yıldızları seyrettik keyifliydi ve uyuma vakti gelmişti 1-2 saat oturduktan sonra evin yolunu tuttuk..

 

02.08.2013

Budapeştedeki 2. Günümüzde yorgunluktan dolayı saat 11 gibi kalktık ilk işimiz karnımızı doyurmak oldu. Bir şeyler atıştırdıktan sonra gece gittiğimiz de çokta bir şey göremediğimiz Margaret adasıydı. Tunanın Ortasında büyük bir ada içinde Hayvanat bahçesinden, otel, yüzme havuzlarına kadar binbir eğlence alanı mevcut..

Margaret Adası (MacarcaMargit-sziget Budapeşte Macaristan‘da yer alan bir ada. Tuna nehrinin ortasında yer alan ada, parkları ve tarihi yapıları ile dikkat çeker. Adanın uzunluğu 2,5 kilometre genişliği ise 500 metredir. iki ayrı köprü ile Budapeşte’ye bağlanır. Ada şehir merkezine yaklaşık 15 dakika uzaklıktadır. Margaret adası ismini Macar kralı IV.Béla’nın kızı Margaret’ten alır. Savaş döneminde kızını tehlikelerden korumak isteyen kral adayı onun için bir yaşam alanına dönüştürmüştür. IV.Bela‘nın kızı Margaret bu adada bir manastırda yaşamış burada din ve fen eğitimleri almıştır.

12. yüzyılda Aziz John şövalyeleri buraya yerleşmiş ve bugün hala varlığını devam ettiren birçok önemli yapı o dönemde inşa edilmiştir. Çoğunlukla kilise ve manastırları dikkat çeken ada uzunca bir dönem kraliyet ailelerine hizmet vermiştir.

margaret adası

 Margaret Adasından

Sıcak aylarda giderseniz o sıcaklarda bile koşanları, su sporlarını tuna nehrinde öğrenen genç arkadaşları göreceksiniz. Bizde birazcık tadını çıkartmak için bir gece önce ki iskeleye giderek ayakkabılarımızı çıkartarak birazcık serinlemeye çalıştık..

Kısa bir oturmadan sonra adayı turlayarak Buda kalesine doğru yol aldık.. Gellert tepesinden olduğu gibi Margaret köprüsünden de buda kalesi ve Meclis binası harika duruyor.

budapest meclis binası

Meclis Binası

Macaristan Parlamento Binası (Orszaghaz)

Mimarlık Stili: Gotik
Bulunduğu Yer: Budapeşte, Macaristan
İnşaat Tarihleri: 1885 – 1904
Mimar: Imre Steindl  Macaristan Parlamento Binası, Avrupa’nın en eski idari yapılarından birisini oluşturuyor. Macaristan’ın en büyük yapısı ünvanına sahip bu parlamento binası Romanya’dan sonra Avrupa’nın da en büyük ikinci ulusal Parlamento Binası.1873 yılında üç ayrı şehirin birleştirilmesiyle oluşturalan Budapeşte’de 1880 yılında Macarları temsil edecek ulusal bir parlamento binasının inşa edilmesine karar verildi. Açılan yarışmayı Imre Steindl kazanmasına rağmen, katılımcı iki mimarın tasarımı da Etnoğrafya Müzesi ve Tarım Bakanlığı binaları olarak inşa edildi.Yapının inşaatına 1885 yılında başlandı. Parlamento her ne kadar Macar Krallığı’nın kurulmasının 1.000 yılı vesilesiyle 1896 yılında resmen açıldıysa da, binanın tamamlanması 1904 yılına kadar sürdü.Tıpkı Westminster Sarayı gibi Gotik Stilde inşa edilen bu yapı simetrik dış cephelere ve merkezi bir kubbeye sahip. 268 metre uzunluğunda ve 123 metre genişliğinde olan bu yapıda 10 iç avlu, 13 asansör, 27 giriş kapısı, 29 merdiven, 691 oda (200 adeti ofis olmak üzere) yer almakta. 96 metre yükseklik ile Macaristan Parlamento Binası Budapeşte’nin en yüksek ikinci yapısı ünvanına sahip.

Ara bir sokakta manav bularak meyve ve sıvı ihtiyacımızı karşılayacak bir şeyler aldık,  ara sokaklardan ve merdivenlerden çıkarak ilk olarak balıkçı tabyası ile karşılaştık ve inanılmaz bir kalabalık vardı.

ve sonunda ‘’buda kalesine’’ gelmiştik. Tuna’nın batı kıyısında Buda kalesinin çevresindeki görece engebeli bölgede tarihî semtler uzanır. Buda kalesinin etrafındaki hemen hemen bütün sokakları gezmenizi önerebilirim gerçekten harika sokakları var, çiçeklerle düzenlenmiş, taşlı sokaklar, birbirinden şirin araçlar, güzel güzel posta kutuları o kadar güzel bir hava katmış ki..

Buda kalesinin etrafında; 

Balıkçı Tabyası Görsellik amaçlı olarak Matyas Kilisesinin önünde boy gösteren bu anıt 1895’te balıkçılar loncası için yapılmış. Kilise ile aralarında Hristiyanlığı Macaristan’ın dini olarak benimseyen Aziz Istvan’ın at üzerinde heykeli bulunmakta. Kilisenin biraz daha batısında 18 yydaki veba salgınından kurtulmanın anısına bir heykel dikilmiş.

 Mathias Kilisesi  Kale bölgesi içinde kalan Eski Buda ‘da yer alır. Avrupa’nın önemli kiliselerinde olduğu gibi farklı kısımları farklı dönemlere aittir. Kulesinin ortaçağ’dan kalma olduğu söyleniyor. 15. Yüzyılda yeniden inşa edilen bu görkemli katedral Osmanlı döneminde camii olarak faaliyet göstermiş.

 Macar Ulusal Galerisi: www.mng.hu Kraliyet Sarayı içinde, tarihi değere sahip Macar sanatı örnekleri sergilenmekte. Ortaçağdan kalan dini motifler, ahşap ikonlar, altar panoları, Rönesans, Barok, 19. yy, 20. yy gibi farklı dönemlere ait farklı temalardan yağlıboya tablolar müzenin değerleri. 

budapeşte gezisi 6

Balıkçı Tabyası &  Mathias Kilisesi 

blog yazısı buda tarafı

 

Buda kalesi sokakları, evleri, arabaları..

Kalenin yanında aşağı Zincirli köprüye inebilmek için  alternatif olarak Füniküler var fakat fiyat konusunda pahalı olabilir o yüzden yürüyerek aşağı inmek bizim işimiz. 🙂

Aşağı indikten sonra Széchenyi zincirli köprüsü’nden peşt tarafına geçtik yorucu bir gün olmuştu artık eve gitme vaktiydi yavaş yavaş geze geze eve giderek eşyalarımızı toparlamaya başladık uzun bir yolculuk bizi bekliyordu sabaha.. Budapeşte bu kadar değil tabi ki ama biz anca bu kadarını gezebilmiştik.

Zincirli Köprü  (Szechenyi):  Kentin ilk köprüsü.(1839-1949) İkinci dünya savaşından nasibini almış ama savaş sonrasında onarılıp 100. yıldönümünde yeniden kullanıma açılmış. İki başında da her bir ayağın üzerinde aslan heykelleri var.

 
Zincirli Köprü   (Szechenyi
 
                                                                                                   Zincirli Köprü  (Szechenyi)

Yazım biraz uzun olduğu için kusura bakmayın umarım yaşayarak ve keyif alarak okumuşsunuzdur. Bana destek olmak isterseniz yazımı paylaşabilir, şikayet veya önerileriniz için iletişime geçebilirsiniz.

Sırada bratislava, viyana ve prag yazılarım var..

GEZMEK DOĞAMIZDA VAR!

Sosyal Medya: www.facebook.com/dogancancetinn

Twitter: https://twitter.com/DogancanCetin